Ayna Programı :: Web Sitesine Hoşgeldiniz ::
Ayna
Ana Sayfa | Hakkımızda | Bize Yazın | İletişim | English | Açılış Sayfam Yap | S.Kullanılanlara Ekle 19-03-2024
Türk vatandaşlarına vize UYGULAMIYOR! (YENİ BÖLÜM)
 
   
Himalayalarda Gürleyen Ejderlerin Ülkesi: Bhutan
Yıllardır hayalini kurduğum “Gürleyen Ejderlerin Ülkesi” esrarengiz Bhutan’ı artık görebileceğim. Kalbim bir başka sevinçle dolu bu sabah. Himalayalar’a sıkışmış masal ülkesine nihayet varıyoruz! “Kuzu Zangpola”, Merhaba Bhutan.

Delhi’den Bhutan Havayolları’na ait küçük bir uçakla dış dünyadan uzak, kapılarını yabancılara uzun süre kapamış dingin yaÅŸamı benimsemiÅŸ Himalaya krallığına doÄŸru havalanıyoruz.
Daha uçaktayken Bhutanlıların kıyafetleri dikkatimizi çekiyor. Erkekler ipekli, el iÅŸi, kemerlerle bele baÄŸlanan, kuzeyde “Kho”, güneyde ise “Boku” denilen kıyafetleri giyiyorlar. Kadınlar ise “Kira” denilen, bileklerine kadar inen kemerlerle süslenmiÅŸ ve omuzlara gömülmüÅŸ gümüÅŸ bir toka ile tutturulan yerel kıyafetlere bürünmüÅŸ.
Uçağımız Katmandu’da yolcu aldıktan sonra zirveleri karla örtülü Himalaya SıradaÄŸları’na paralel uçuyor. Everest’in zirvesi tüm heybetiyle bize göz kırpıyor. Ä°ki dağın arasında yer alan Paro Havaalanı’na inmek gerçekten bir maharet istiyor. Paro, Bhutan’ın en geniÅŸ vadisi olduÄŸu için havaalanı buraya inÅŸa edilmiÅŸ; ama uçak o piste inene kadar heyecandan da ölüyoruz. Zaten cennet diyarlara zor ulaşılır.
Evet, artık Bhutan’dayız. Tibet, Hindistan, Hint ve Çin kültürü arasına sıkışmış, Ä°sviçre büyüklüÄŸünde bir krallık. Bu ülke her yıl kültürüne sahip çıkmak için imkânların el verdiÄŸi sayıda turist kabul ettiÄŸinden, Bhutan’ı ziyaret etmek için çok önceden müracaat etmek zorunluluÄŸu var. Ayrıca Bhutan’da kaldığınız her gün için verilen hizmetlere karşılık 200 dolar civarı bir ücret ödemek durumundasınız. Sırt çantalı ve cebinde fazla parası olmayan gezgine “gelme” diyorlar. Hele festival döneminde bu sevimli ülkeyi ziyaret etmek daha da zorlaşıyor.
Bhutan Havayolları dışındaki uçaklar inmediÄŸi için, bu ufak havaalanından ancak belirli sayıda sefer yapılıyor. Haziran ile eylül ayları arasında yaÄŸan muson yaÄŸmurları ve yoÄŸun sis yüzünden bu seferler bile zaman zaman duruyormuÅŸ. Paro Vadisi’nde rakım tam 2200 metre.
Sanki bir film setindeyiz. Ä°ki yanımız uçsuz bucaksız vadiler ve daÄŸ silsileleriyle çevrili. Sonra o süslü evler, sanki OrtaçaÄŸ’dan beri bizleri bekliyor. Burası tam bir “SinderPella ülkesi”. Ä°ngilizce yaygın olarak kullanıldığından lisan sıkıntısı çekmiyoruz. Elimde fotoÄŸraf makinem, çılgınlar gibi deklanÅŸöre basıyorum. FotoÄŸraf çekilmesine hiç ama hiç itiraz etmiyorlar. Bu ülkede hırs yok, ihtiras yok, öfke yok. Zaten hep kendi kendime sorardım; düÅŸman kimdir? Kimin düÅŸman olacağına kim karar verir? Nefret nedir? Niye nefret edilir?
Bhutan demek bence, ulu daÄŸlar, yeÅŸil vadiler, buÄŸday ve pirinç tarlaları, stupalar, temiz akan dereler, çiçekler, çağıl çağıl nehirler, beyaz turnalar, zıplayan oÄŸlaklar, gökyüzündeki yalnız kartal, kar leoparları, daÄŸ köyleri, egzotik kuÅŸlar, ayılar, Takin’ler, dua bayrakları, rengârenk açelyalar, güler yüz ve nezaket demektir.
Çin ile Hindistan medeniyetlerinin rüzgârı bu coÄŸrafyada buluÅŸuyor. Vadilerin sesi gök rengi ormanlarda, çiçeklerin senfonisi ise vadilerin labirentlerinde kayboluyor. KurÅŸuni renkli dereler söÄŸütlerle çevrilmiÅŸ. Hava kirliliÄŸi yok. Böcek ilacı, sunî gübre yok, çirkin yapılaÅŸma yok, vahÅŸi bir bolluk var. Gülmeyen tek bir kiÅŸi yok. Zaten kral halkının gayri safi millî mutluluÄŸun millî gelirinden daha önemli olduÄŸunu sürekli gündeme getiriyor.

“Bhutan” SözcüÄŸü de Gizemli

Bhutan sözcüÄŸünün kökeni konusundaki belirsizlik, bu ülkenin gizemli özelliÄŸini tamamlıyor. Sanskritçe “Bhotant” Tibet’in sonu ve “Bhu Uttan” ise yüksek ülke demekmiÅŸ. Eski dönemlerde Budist din adamları Bhutan’ı “Mil Yol” yani “Güneyin Cenneti” olarak anarlarmış. Bhutanlılara göre ise Bhutan “Druk Ül”, yani “Gürleyen Ejderhaların Ülkesi” demek.

Bhutan’ın CoÄŸrafyası, Kültürünü de Etkiliyor

Bulutlar üzerindeki bir krallık olarak tanımlanan Bhutan’ın kuzeyinde Tibet platosunun güneyini oluÅŸturan Büyük Himalaya SıradaÄŸları yer alıyor. Zirveleri karla örtülü bu dev daÄŸların bir kısmına henüz ismi bile verilmemiÅŸ. DaÄŸcılar henüz buralara ulaÅŸamamış. Gangkar Punsum (Ruh kardeÅŸleri beyaz Buzul) 7620 metre ile Bhutan’ın en yüksek tepesi. Haydi, sevgili kardeÅŸim Nasuh Mahruki, sıra bu zirvede! Jomolhani (Tanrıçalar Evi) adlı daÄŸ ise 7315 metre ile Tibet’in Chumhi Vadisi ile Bhutan arasındaki sınırı oluÅŸturuyor.
Kuzeydeki buzulların yaz mevsiminde erimesi ile Bhutan’ın iki büyük ırmağı Mangde ve Khuru vadiler boyunca akarak, Hindistan düzlüklerindeki kutsal Brahmaputra Nehri’ne katılıyor. Bhutan dünyanın belki de en fazla su rezervine sahip ülkesi. Bu ırmaklar ve çaÄŸlar boyunca ısrarla yollarını açtıkları vadiler, bugün yaban hayatın ve biyolojik çeÅŸitliliÄŸin var olduÄŸu Bhutan’ın kalbi sayılıyor. Himalayalar’ın içlerinde yüksek tepelerde rengârenk açelyalar, sık çam ormanları görülüyor. Köknar, mavi çam, selvi, ardıç aÄŸaçları ilk göze çarpanlar.
Muntazam geometrik ÅŸekilleriyle birer tablo gibi dikkatle hazırlanmış taraçalarda mevsimine göre pirinç, buÄŸday ve mısır ekiliyor. Tarlaların arasında parlak renkli sülünler, ardıç kuÅŸları, Asya geyikleri, yabandomuzları ve 3000 metrede yaÅŸayabilen yaklar (diÅŸisine “nak” denilmekte) dolaşıyor.
Bhutan ormanlarında sık rastlanan ayıların saldırısı sonucu ölenlerin sayısının, trafik kazalarında ölenlerden çok daha fazla olduÄŸu söyleniyor. Ayılar zaman zaman aç kalınca evlerin çöplerini karıştırıyormuÅŸ. Birçok köylünün gördüÄŸünü iddia ettiÄŸi “efsanevi kar adam” yani “Yeti”, bu ülkenin masallarının ana konusu olmuÅŸ. Hatta Bhutan hükümeti, “Yeti” anısına pul bile bastırmış.
Bhutan’ın güneyi ise, kuzeye göre tamamen farklı. Ä°klim tropikal. Burada vahÅŸi orkideler, tropikal aÄŸaçlarlardan aÅŸağıya sallanıyor. Manas Irmağı’nın yakınında kurulan Manas Manastırı, göçmen kuÅŸların uÄŸrak yeri.
Himalayalar’ın renkli coÄŸrafyası sanatına da yansımış. Vadilerin yeÅŸilini, ırmak ve göklerin mavisini, rengârenk bitki örtüsünü duvar resimlerinde, dini iÅŸlemelerde ve süslemelerde görmek mümkün.
Budizm’de renkler çok önemlidir. Çünkü renklerin “Nirvana”ya ulaÅŸmakta bir araç olduÄŸu düÅŸünülmektedir. Renkler, omuzlara atılan atkılarda da ön plana çıkmaktadır. Kral ile dinî lider olan Je Khenpu safran sarısı, bakanlar ve milletvekilleri portakal, devlet memurları ile papazlar kırmızı, halk ise beyaz atkı takmakta. Kapılarında, süslemelerinde, kitap ciltlerinde hep bu beÅŸ rengi göreceksiniz. Beyaz, bulut ile saflığı; mavi, cenneti; kırmızı, ateÅŸi; sarı, yer küreyi; yeÅŸil ise doÄŸayı simgelemekte.

Thiumphu’ya DoÄŸru

Paro’dan, baÅŸkent Thimphu’ya doÄŸru yola çıkıyoruz. Önümüzde 65 kilometrelik bir yol var.
Yol boyunca her yerde dua bayrakları dalgalanıyor. Tepelerde, manastırların çatılarında, resmî binalarda, yol kenarlarında, mabetlerde… Åžiddetli rüzgâr, iyi dilekleri en ücra noktalara kadar taşıyor. Sanki yeni bir Avatar filmi çekiliyor.
Tüm yapılar doÄŸa ile uyumlu. Mimaride ahÅŸap taÅŸ, kil ve tuÄŸla kullanılmış. Zaten “gürleyen ejderhalar” ülkesinde dört kattan daha yüksek ve geleneksel mimariye uygun olmayan yapılara, Türkiye’de olduÄŸu gibi rüÅŸvetle, politik baskılarla veya bakanlar kurulu kararıyla katiyen izin verilmiyor. Himalayalar’ın ÅŸiddetli rüzgârlarına dayansın diye bu evlerin çatılarına iri iri taÅŸlar yerleÅŸtirilmiÅŸ. DaÄŸların üstü manastırlarla dolu. Oralara nasıl bina inÅŸa etmiÅŸler, insan ÅŸaşırıyor.

Bhutan’da Budizm

Bhutan’da din ve devlet iÅŸleri XIX. yüzyılın başından beri ayrı yürütülse de, bugün bile Budizm’in ülkede çok güçlü bir etkisi var. Ülkenin en yüksek Lama’sı Je Khenpol (Gundeng Yeshey Rinchen), 1990 yılında yatağında lotus pozisyonunda ölü bulunmuÅŸ. Lama’nın cesedi bozulmadan kendi kendine mumyalanmaya baÅŸlayınca naaşı yakılmadan saklanmış ve bugün bu mumya kutsal kabul ediliyor.
Lama ve cemaati yılın kışa rastlayan altı ayını eski baÅŸkent Punakha’da geçiriyor. Burada bulunan Dzong 1637 yılında inÅŸa edilmiÅŸ. Dzong Bhutan’a has beyaz bir yapı. Zamanında kale olarak düÅŸünülmüÅŸ. Bugün idarî ve dinî iÅŸler bu merkezden yürütülüyor. Ülkenin üçüncü kralı Jigme Dorji Wangchuck 1952 yılında ilk millî meclisi Punakha’da toplamış.
Ülkede 15 bin rahibin bulunması, sanırım Budizm’in bu küçük ülkenin yaÅŸantısındaki yeri konusunda size bir fikir verecektir. Bhutan’da Budizm’in Prukpa mezhebinin etkisini toplumsal yaÅŸamdan söküp atmak mümkün deÄŸil. Papazların toplum içinde saygın bir konumu var. Eskiden zorunlu olarak her aile ikinci erkek çocuÄŸunu sekiz yaÅŸlarında manastıra teslim edermiÅŸ. Çocuk ömür boyu bu manastıra baÄŸlanırmış ve tabii evlenemezmiÅŸ de!
Manastırdaki bu çocukları senede sadece iki ay tatil sırasında ailelerinin yanına gönderiyorlarmış. EÄŸer çocuk herhangi bir nedenle manastırdan ayrılmak isterse, 300 dolar kadar bir para cezasının devlete ödenmesi gerekiyor. Kısacası, tahmin edeceÄŸimiz gibi manastırlarda fakir ailelerin çocukları barınıyor. Zenginler ise çocuklarını okutuyor. Sırf kız çocuklarının bulunduÄŸu manastırlar da var.
Thimphu’da gezdiÄŸimiz Drubthop Manastırı’nda sırf rahibeler bulunuyordu. Tüm kız çocuklarının saçları kısa olduÄŸu için biz onları da erkek çocukları sandık.

Ejderhalar Ülkesinin BaÅŸkenti: Thimphu

1955 yılında Wang Chu Irmağı’nın bereketli vadisinde kurulan Thimphu’da insanın göz zevkini bozan bir yapıya kesinlikle müsaade edilmemiÅŸ. Karın nadiren yaÄŸdığı kentte hava kirliliÄŸini önlemek için sekiz yaşına gelen aracı, bir yenisiyle deÄŸiÅŸtirme zorunluluÄŸu konmuÅŸ. Darısı Türkiye’nin başına. Memleketimizde trafikte halen eski araçlar seyrediyor, bir de üstüne üstlük teÅŸvik edilircesine, kentin havasını kirleten, saÄŸlığımızı tehlikeye atan bu eski araçların sahipleri “daha az taşıt vergisi” ödüyorlar.
“River View” isimli otelimizin odalarından, nehrin diÄŸer yakasında yer alan baÅŸkenti seyretmek mümkün. Gece otel odalarımızda üÅŸüyoruz. Elektrikli ısıtıcı kendini zor ısıtıyor. Ä°ster istemez “Acaba halk kışın ne yapıyor?” diye rehberimize soruyorum. Bhutan’ın 2/3’ü ormanla kaplı olmasına raÄŸmen Nepal’in düÅŸtüÄŸü hatayı tekrarlamak istemeyen kral, artık komÅŸu ülkelere kereste ihracatını ve evlerde odun yakılmasını yasaklamış. Bu daÄŸlık ülkede bol bulunan su enerjisinden temin edilen ve ucuz olan elektrik, ısınmada kullanılmak üzere teÅŸvik ediliyor.
BaÅŸkentten beÅŸ kilometre uzaklıktaki Thimphu Vadisi’nde 1629 yılında gene Budizm’in bu ülkede yayılmasında büyük rol oynayan uzun sakalı ile tanınan Shabdrung Ngawang Namgyal’ın yaptırdığı, Simtukha Dzong isimli Bhutan’ın en eski kale-manastırı bulunmakta. Bugün burası dinî eÄŸitim veren bir okul olarak kullanılıyor.
“Takin” olarak adlandırılan bu bölgeye has iri bir ceylan, buzağı veya keçi görünümündeki kendinden emin, vakur hayvanları, güzel kokulu ve bol oksijenli çam ormanlarının içinden geçip, yüksek tel örgülerle örülü bir bölüm içinde inceliyoruz. Kralın özel koruma altına aldığı bu hayvanların soyunu kurtlar ve diÄŸer vahÅŸi hayvanlar tüketiyormuÅŸ.
Millî Kütüphane (National Library), kendine özgü yapısı ve mimarisi ile ilginç bir görünüme sahip. Manastırlarda çocukların elinde gördüÄŸümüz el yazması dua kitapları burada özel torbalarda saklanıyor. Dar koridorları ve perdeleri aşıp kütüphane müdürünün odasına giriyoruz. Kendilerine editörü olduÄŸum “Coal” isimli Ä°ngilizce hazırlanmış kitabımı hediye ediyorum. Yerel kıyafetler giymiÅŸ olan ÅŸiÅŸman ve sempatik müdür, ilk kez Türkiye’den bir kitapları olacağı için heyecanlandığını söylüyor.
Daha sonra Bhutan Radyosu’na konuk oluyorum. Yirmi dakika süren program sırasında Bhutan hakkındaki düÅŸüncelerim, Ä°stanbul’daki yaÅŸantım, çevre ve kültür hakkındaki soruları yanıtlıyorum.
“Dazing” diye isimlendirilen, bodur bir aÄŸacın kabuÄŸunun ıslatılarak liflerinden hafif sarımtırak özel kâğıtların yapıldığı ufak bir tesisi geziyoruz. Kâğıt, Japon zamkı ile karıştırılıp bir hamur haline gelince tabaka tabaka ayrılarak elektrikli metal plakalar üzerinde kurutuluyor. Bu kâğıt üzerine elle yapılan zarflar, yılbaşı tebrikleri ve gravürler turistlere satılmakta. Ama nedense Bhutan’da turistlere yönelik hediyelik eÅŸyaların fiyatları çok yüksek!
Bir ara “pazar yerine” uÄŸramayı da ihmal etmiyoruz. Burada pirincin çok çeÅŸidi, meyveler, sebzeler, baharat, peynir, Åžamanizm’in bir uzantısı olup festivallerde kullanılan maskeler, dua dolapları ve çeÅŸit çeÅŸit giysiler satılıyor.

Paro Vadisi

Paro, Tibet’e açılan ticaret yolu olduÄŸu için Bhutan tarihinde hep önemli rol oynamış. Bize OrtaçaÄŸ filmlerini hatırlatan o güzel evler vadi boyunca sıralanmış.
Otelimizi seviyoruz. Büyük bir bahçenin içinde yerleÅŸim birimleri yapmışlar. Odalar geniÅŸ, rahat ve daha önemlisi “sıcak”. AkÅŸam yemeklerimizi ÅŸömine ateÅŸi eÅŸliÄŸinde sanki evimizdeymiÅŸ gibi yiyoruz.
Paro Vadisi her türlü sürprize açık. Renklerin ahengi, evlerin güzelliÄŸi karşısında insan ÅŸaşırıyor. VIII. yüzyıldan kalan ve Bhutan’ın en eski iki manastırından biri olan Kiychu Manastırı’nı gezerken mumlarla dolu mistik bir oda, beyaz köpeÄŸine sevgiyle sarılan bir Budist rahip, çiçek kokan sevimli bir avlu, yer döÅŸemeleri, oturan buda heykeli bizi büyülüyor.
XVII. gözetleme kulesini ulusal müzeye (national museum) dönüÅŸtürülünce, oldukça ilginç bir yapı ortaya çıkmış. Dar koridorlar, merdivenler, kutular içinde teÅŸhir edilen Thankha tabloları, tekstiller, silahlar, pullar ve mücevherler ve iç mimarisi gerçekten görülmeye deÄŸer. Hele yarı kıymetli taÅŸlarla bezenmiÅŸ o muhteÅŸem yaÅŸam aÄŸacının bulunduÄŸu odacık hepsinden daha ilginç geldi bize.
Paro Dzong, (Rinpong Dzong) baÅŸkent Thimphu’ya taşınmadan önce parlamento binası olarak kullanılmış. Ä°çindeki manastırı ziyaret etmek kutsal bir görev olarak kabul ediliyor. Tashi Tagye denilen uÄŸurlu iÅŸaretleri sadece Dzong’ların giriÅŸinde deÄŸil, evlerin kapı ve pencerelerinde bile görüyorsunuz. Paro Dzong’dan vadiye doÄŸru yürüyoruz, tarihî ahÅŸap köprüden geçince kendimizi Paro kasabasının tipik ve sevimli ana caddesinde buluyoruz.
Paro’da sigara satışı yasaklanmış. Ne güzel, ne mutlu. YasaÄŸa karşı bir tutku vardır ya! El altından yine de gizli sigara temin ediliyormuÅŸ.
Kartal’ın yuvası olarak anılan ve Bhutan’ın simgesi sayılan Taktsang Manastırı adeta bir dekor gibi kayalıklara iliÅŸtirilmiÅŸ. Sanki özel olarak kılıç ustasının kendini bir uçurumdan aÅŸağı bıraktığı “Kaptan ve Ejderha” filmi için inÅŸa edilmiÅŸ, her türlü yerçekimi kanunlarına meydan okuyor. Efsaneye göre burayı Tibet Budizm’inin babası sayılan Guru Rinpoche kurmuÅŸ. Bugünden 1200 yıl önce bir diÅŸi kaplan sırtında Himalayalar’dan uçarak buraya gelmiÅŸ. Taktsang Manastırı’na çıkmayı baÅŸaranların günahları silinirmiÅŸ. Buraya yayan ulaÅŸmak ortalama üç saat sürüyor. Yağışlı olmayan günlerde katırlarla bu yolun 2/3’ünü çıkmak mümkün. Ama dönüÅŸte yürümek zorundasınız. Ara yolda da Paro Vadisi’ne bakan güzel bir kahvesi var.
Vakit ayırıp Paro kent merkezine çok yakın olan Choeding Mabedi’ni de gezin.
Yol üstünde üç katlı bir çiftlik evini ziyaret ediyoruz. Alt kat ahır. Üst katlarda ise oturma birimleri var. Merdivenleri sahiden ilginç. Ancak Budistler kendi ruhlarını temizlemeye çalışırken evlerinin temizliÄŸine pek vakit ayıramamış gibi geldi bize. Her evin içinde bir dua köÅŸesi yer alıyor.
Artık Hindistan’a geri dönme zamanı geldi. Bu kısa yolculuk için 335 dolar vererek, belki de dünyanın “kilometre başına” en pahalı uçuÅŸunu gerçekleÅŸtirmek üzere Bhutan Havayollarının uçağına yerleÅŸiyoruz. Yanımda dört kraliçenin erkek kardeÅŸi ile ortak olarak Bhutan’da yol inÅŸaatı yapan bir Ä°ngiliz oturuyor. Bhutan ve kraliyet ailesi hakkında sohbetimiz koyulaşıyor.
Uçağımızın kısa bir süre için uÄŸradığı Nepal’in baÅŸkenti Katmandu’nun birer beton yığını olan evlerini görünce Bhutan’ın kıymetini daha fazla idrak ediyoruz. Sanırım ülkemize döndükten bir süre sonra Bhutan’da doÄŸa ile iç içe bir çaÄŸ öncesini yaÅŸadığımız bu güzel günleri inanın daha da iyi deÄŸerlendireceÄŸiz. Seyahat sonunda kararımı verdim. GördüÄŸüm 226 ülke arasında galiba ben en fazla burayı sevip, takdir ediyorum.
Lao Tse uykusunda kendisini kelebek gibi uçuyor ve kelebek gibi hafif hissediyormuÅŸ. Ama uyandığında bir türlü karar verememiÅŸ. Rüyasında kelebek olduÄŸunu gören bir insan mıydı, yoksa insan olduÄŸunu sanan bir kelebek mi? Ben de rüya ülke Bhutan’dan ayrılınca aynı karmaşık duygular içinde yüzdüm durdum.

Hazırlayan: Prof. Dr. Orhan KURAL
Gezginer Kulübü Kurucu BaÅŸkanı


2011-01-21 18:14:01



facebook furl linkibol digg del.icio.us yumiyum
oyyla bagcik technorati twitter ffeed

YAZDIR

ARKADAŞINA GÖNDER

YORUM EKLEYİN
 Lütfen yorum, eleştiri ve beklentilerinizi bize iletin.
Adınız :
Emailiniz :
Yorumunuz :
  
Yorum sayısı : 2 Bütün yorumlar...
selim variÅŸ 2015-03-07 13:54:03 - 
Aynen bende gezmek isterim cani gönülden allah nasip edermi bilmem ama şunu biliyorum Saim abi gezdikce anlattikca daha değişik hayal ediyorum o insanların yaşama nasıl dört elle sarıldığını yasamak için cabaladigini Saim abi yi çok uzun zamandır. İzliyorum ailece program harika devamını ve dünya durana kadar yeni yerler gezme dileğiyle allah emanet abi

abdullah 2011-03-10 21:16:57 - 
gerçekten çok etkilendim keşke benimde oraları saim orhan bey gibi gezme imkanım olsa ne butlu olurdum ayna programını sıklıkla takip ediyorum çok begeniyorum muhteşem bir program buluyorum çok başarılı saygılar abdullah


TÜM YAZILARA ULAŞMAK İÇİN...
Himalayalarda Gürleyen Ejderlerin Ülkesi: Bhutan
Munis insanların ülkesi: Mozambik
Dağ Krallığı... Lesotho
Güneşin İlk Doğduğu, Ateş Ve Buz Coğrafyası: Kamçatka
Orhan Kural'dan YeÅŸil Burun Cumhuriyeti Gezisi
Orhan Kural'dan Fas Gezisi
Emeviye Camii, Herkesin Camii
 



BASINDA AYNA

FOTO GALERİ


Belarus



Cibuti



Kanada 2014



Botswana



Süleymaniye



Maputo

Diğer GALERİLER için tıklayın...


VİDEO GALERİ


Costa Rica-1



Hong Kong-2



Hong Kong-1



Makau



Belarus



Panama-3

Diğer VİDEOLAR için tıklayın...

SAİM ORHAN'DAN GEZİ YAZILARI

RÖPORTAJLAR

ANKET


Anket Sonuçları



 

 

 

Site Üretim By Yaap | Copyright (c) 2009