EÄŸer Åžam'da insanların içinde yapayalnız olmak isterseniz, Emeviye'de vaaz dinleyen bir gruba dahil olabilirsiniz. Ä°çiniz daraldıysa bir sütunun dibinde dua okuyan ninecik, elini başınızın üstüne koyup mırıldanmaya hazırdır. Namaz sonrası uykuya dalanların 'uyandırılma seansı' ise hayli ÅŸenlikli... Burası Emeviye Camii, ihtiÅŸamlı ve mütevazı, sakin ve curcunalı...
Åžam'da yolunu kaybedenlerin, yorgun düÅŸenlerin, serinlemek isteyenlerin, tefekküre dalanların, uykusu gelenlerin ve hatta karnı acıkanların buluÅŸma noktası Emeviye Camii... Bir ÅŸehir, sadece bir mabediyle bile görülmeyi hak edebilir ve Åžam'da Hamidiye Çarşısı'ndan, Kasiyun Tepesi'nden, Azem Sarayı'ndan ve Süleymaniye Külliyesi'nden bîhaber, Emeviye Camii'nin bir sütunu dibinde iki saat huÅŸu içinde oturmak için yollara düÅŸene kim ne diyebilir? Åžam'a ilk defa gidenlerin, ÅŸehre âşık olsunlar, efsunlansınlar ve biraz da serinlesinler diye çıkarıldığı Kasiyun Tepesi de, aÅŸağılarda sadece ÅŸehrin deÄŸil hayatın da merkezi gibi duran dikdörtgen bir avluya iÅŸaret eder; Emeviye'nin güvercinli avlusu... Emeviye hem haÅŸmetli hem mütevazı bir mabet... Günümüze orijinal planıyla gelebilen en eski cami ve binlerce yıldır kutsal yapılar inÅŸa edilen bir alan üzerinde duruyor. Roma döneminde bir Jüpiter tapınağı, Hıristiyanlık döneminde bir kilise ve bu iki kutsal mekanın kalıntıları üzerinde yükselen Emeviye... 636 yılından sonra bir köÅŸesinin cami, geri kalanının da kilise olarak kullanıldığı biliniyor. Halife Velid, 705 yılında bu kiliseyi yıktırarak, yerine Emeviler döneminin en önemli mimarlık örneÄŸi sayılan Emeviye Camii'ni yaptırmış. Vaftiz kuyusu caminin içinde olduÄŸu gibi duruyor; kadınlar namaz kılarken çocuklar kuyunun içinde oyun oynuyor.
Emeviye'ye, Hamidiye Çarşısı'ndan geçerek girmek, bir taÅŸla iki kuÅŸ vurmak gibi... 2. Abdülhamid'in yaptırdığı çarşının hemen çıkışında Jüpiter tapınağının kalıntıları, bir tarafı çayhanelere diÄŸer tarafı Selahaddin Eyyubi'nin türbesine açılan taÅŸ döÅŸeli bir meydan ve tam karşıda caminin ana giriÅŸ kapısı var. Avluya girmeden yapılacak ilk iÅŸ, ayakkabıları çıkarmak, sonra eÄŸer tesettürlü deÄŸilseniz, görevlinin uzattığı kapüÅŸonlu pardösüyü giymek... Caminin içine yiyecek sokulmasını istemeyen görevli, poÅŸetleri eliyle yoklasa da, arada gözden kaçan ekmek arası tavuk döner ve ayran, namazını az önce bitiren bir ihtiyarla oracıkta gözden yitebiliyor. Dışarının cehennemî sıcağından kaçıp camiye sığınanlar, tavandaki pervanelerle yetinmek zorunda... Tabii, pervanenin tam altına boylu boyunca uzanıp, öÄŸlen uykusuna dalanlardan fırsat bulunabilirse... Aslında sokakta dolaşırken uykusu bastıranlar ya da namazın hemen ardından içi geçenler genellikle kenarlara çekilmeyi tercih ediyor; ancak kimileri, iki adım öteye uzanacak mecalleri kalmamış gibi, orta yerde sere serpe uyumakta sakınca görmüyor. Ama, hava ne kadar sıcak da olsa birileri onlara caminin içinde böyle pervasız yatılmaması gerektiÄŸini hatırlatmalı! Nitekim, ‘eli sopalı' bir görevli, duvarlara vurarak dolaÅŸmakta gecikmiyor. Caminin içinde yankılanan ‘tak tak'lar uykucuların rüyasını orta yerinden bölüyor. Görevli ısrarlı; baÅŸucundaki sopa sesini, rüya sahnesindeki bir seslendirme efekti zannedecek kadar derin uyuyanları kendine getirmeden ÅŸuradan ÅŸuraya ayrılmıyor. Miskinleri derleyip toplama operasyonu, hem görevli, hem uyuyan hem de izleyenler için bir eÄŸlenceye dönüÅŸüyor. Kimse halinden ÅŸikayetçi deÄŸil, uykucular nasıl davranmaları gerektiÄŸini öÄŸrenmiÅŸler artık; sopa sesleri yaklaÅŸtığında toparlanıp, uzaklaÅŸtığında yatıyorlar. Emeviye büyük bir cami ne de olsa, görevlinin geri dönmesi o kadar da kolay deÄŸil.
Caminin tam ortasında Hz. Yahya'nın türbesi var. Türbenin çevresinde âmâ ihtiyarlar para karşılığı dua okuyor. Yaramaz çocuklar, sârâlı gelinler hocanın karşısında diz çöküp, ÅŸifa bulmayı umuyor. Bir acuze kadın, ÅŸehirde öyle dolaÅŸan bir garip olduÄŸumu anlamış gibi, üç beÅŸ kelamın ardından elini başımın üzerine koyup okumaya baÅŸlıyor. Gözleri kapalı, vücudu sarsılarak ve elini başımın üzerine bastırarak esenliÄŸe çıkmam için dua eden ninecik, hiç bitmeyecekmiÅŸ gibi uzayıp giden ‘okuma seansı'ndan sonra yanındaki poÅŸetten bir ÅŸiÅŸe su çıkarıp önce bana uzatıyor, sonra kendisi içiyor. Buralarda tanınan biri olmalı, önünden geçenler halini hatırını sorup elini öpüyor. Çok geçmeden bir adam oturuyor karşımıza ve başını uysal bir kedi gibi nineye doÄŸru uzatıyor. Ancak bu kez ihtiyar bir el yerine tahta baston duruyor adamın başında. Bu kez daha mesafeli; ama aynı içten mırıltılar ve aynı sarsılışlarla uzayıp gidiyor ninenin duaları... Caminin içindeki bir baÅŸka türbede Hz. Hüseyin'in başı bulunuyor. Türbeyi ziyaret eden Ä°ranlı ve Iraklı Åžiilerin bir sonraki güzergahı ise, Rukeyye Camii ve Seyyide Zeynep Türbesi.
Ülkü Özel Akagündüz